top of page

Semptomla Flörtleşmek




Semptomla Flört Etmek


Freud’un “Yas ve Melankoli”, “Haz İlkesinin Ötesinde” ve semptomlarla ilgili çalışmalarında vurguladığı en temel noktalardan biri, semptomun sadece bir rahatsızlık değil, aynı zamanda bir tatmin kaynağı olduğudur. Freud’a göre


nevrotik semptom, bilinçdışı çatışmanın bir sonucu olarak ortaya çıkar ve bir yandan sıkıntı verirken diğer yandan bir tür doyum sağlar. Kişi bilinç düzeyinde semptomdan kurtulmak ister gibi görünse de, bilinçdışı düzeyde onu sürdürmek için ısrarcıdır çünkü semptom, bastırılmış arzunun dolaylı yoldan tatmin edilme biçimidir.


Freud’un hastalarının sıkça dile getirdiği şikayetler aslında semptomun kendisini koruma mekanizmasıdır.

Bu bağlamda şikayet etmek, semptomun bırakılması değil, sürdürülmesi için bir strateji haline gelir. Çünkü semptom, kişiye belirli bir kimlik ve varoluş biçimi sunar. Freud’un meşhur ifadesiyle, “kişinin hastalığından vazgeçmeye pek de niyeti yoktur.” Hatta, terapist semptomun ardındaki tatmin kaynağını ortaya çıkarmaya başladığında, dirençle karşılaşır.


Lacan, Freud’un semptom kavramını genişleterek sinthome kavramına dönüştürür. Ona göre semptom, sadece bir bilinçdışı çatışmanın dışavurumu değil, aynı zamanda öznenin varoluşsal yapısına içkindir. Lacan, “Özne semptomundan vazgeçmek istemez, çünkü o olmadan kim olduğunu bilemez.” der.


Lacancı analizde, şikayet etmenin kendisi bir dilsel eylemdir ve özne, semptomunu şikayet ederek aslında onu daha da güçlendirir. Çünkü semptom, yalnızca bir belirti değil, bir tür keyif (jouissance) kaynağıdır. Keyif, acı veren ama bırakılması da imkansız bir tatmin biçimidir. Semptomdan vazgeçmek yalnızca bilinçdışı arzunun keşfiyle mümkün olabilir, fakat bu süreç acı verici ve tehdit edici olduğundan özne genellikle ona yapışmaya devam eder.


Lacan’ın “Konuşma ve Dil” seminerlerinde belirttiği gibi, bir kişi sürekli aynı şeyi şikayet ediyorsa, aslında o şeyden vazgeçmek istemiyor, onunla ilişkisini sürdürmek istiyordur. Bu noktada, şikayet etmek, keyfin (jouissance) dolaylı bir ifadesidir—şikayet eden özne, semptomuyla “flört etmektedir.”



Hakikat, öznenin arzusuna göre yapılandırılmıştır. Öznenin, semptomuyla kurduğu ilişki aslında bir yalandır, çünkü özne semptomunun yok olmasını istediğini söylese de, bilinçdışında ona sıkı sıkıya bağlıdır. Buradaki paradoks şudur: Semptomdan kurtulmak için çaba gösteren özne, çoğu zaman onu daha da kuvvetlendirir. Lacan’ın da dediği gibi, “Arzu edileni elde etmek onu yok eder”—yani özne, semptomu bırakmak ister gibi göründüğünde bile, onu bırakmamaya yönelik bilinçdışı bir strateji izler.

Semptom, bilinçdışındaki bastırılmış arzuların bir tatmin biçimi olduğu için özne onu terk edemez. Şikayet etmek, semptomun bilinçdışında ürettiği tatmini bırakmadan, onunla bir tür uzlaşmaya varmanın yoludur.

Semptom, yalnızca bir rahatsızlık değil, bir kimlik ve keyif kaynağıdır. Şikayet etmek, aslında semptomun keyfini çıkarmanın bir biçimidir. Kişi, şikayet ederken bir yandan semptomu sürdürüyor, bir yandan da onunla ilişkisini pekiştiriyordur.

Kişi, semptomunun hakikatini görebilmek için onunla ilişkisini sorgulamalıdır. Ancak genellikle bunu yapmaz, çünkü semptomun sağladığı tanıdık “konfor” alanından çıkmak istemez.

Bu nedenle, psikoterapide esas mesele semptomun kendisini değiştirmek değil, öznenin semptomuyla kurduğu ilişkiyi dönüştürmektir. Öznenin, şikayet etmeyi bırakıp semptomunun ona ne sağladığını görmesi, analizin kritik adımlarından biridir.

 
 
 

Comments


Commenting on this post isn't available anymore. Contact the site owner for more info.

© 2025 by Klinik Psk. Yasemin Kurçenli Powered and secured by Wix

bottom of page