top of page

Semptomun Yankısı

Güncelleme tarihi: 8 Mar


Histeri, Obsesyon ve Hakikatin Ağırlığı


Psikanalitik çalışmada, öznenin hakikatiyle karşılaşması hiçbir zaman nötr bir deneyim değildir. Hakikat, sanıldığı gibi “anlam arayışı”nın entelektüel doyumuyla sonuçlanan bir keşif değildir. Aksine, her hakikat buluşması ağır bir yas sürecidir. Özne, yıllardır yapılandırdığı savunmaların içinden geçerek kendisini daha önce yalnızca semptomları aracılığıyla var eden bir gerçekle yüzleşir. Lacan’ın dediği gibi, hakikat özneye dayatılan bir şey değildir, özne onu kendi içinde, en çok da semptomunun içinde bulur. Ancak bu buluşma, öyle kolaylıkla kabul edilen bir teslimiyet değildir.


Hakikatle karşılaşmanın doğurduğu sancı, özellikle histerik ve obsesif yapılar üzerinden ele alındığında, bu iki yapının semptomları arasındaki farkı anlamak mümkün hale gelir. Her iki yapı da hakikatle yüzleşmeye karşı kendine özgü savunmalar geliştirir, ancak savunmanın biçimi ve ortaya çıkardığı sonuçlar oldukça farklıdır.


Histerik Özne: Sahnenin Kurbanı


Histerik özne, her zaman bir gösteri içerisindedir. Onun için hakikatle yüzleşmek, en temel fantazisinin çöküşü anlamına gelir. Bu fantazm, öznenin Öteki’nin (anne, baba, toplum, sevgili, psikanalist) arzusu içinde kurduğu konumdur. Histeri, arzu edilen olmak ve arzunun merkezinde kalmak ister, ancak bu arzunun gerçekleşmesi bir felaket anlamına gelir. Çünkü histerik özne, bir yandan Öteki’nin arzusunu beslerken, bir yandan da tatmin edilmemiş kalmayı ister. Hakikatiyle karşılaştığında, bu döngünün bir illüzyon olduğunu görme riskiyle karşı karşıya kalır.


Bu yüzden histerik savunma iki temel biçimde işler.

Yadsıma ve Hınç: Hakikatle yüzleşmek yerine, hınç dolu bir suçlama mekanizması devreye girer. Bu bazen psikanalisti suçlama, bazen sevgiliyi, bazen de toplumu. Histerik özne, kendisini mağdur ilan ederek, semptomunun sorumluluğundan kaçmaya çalışır. Böylece kendi arzusunun sorumluluğunu alması gereken yerde, başkalarının arzusunun kurbanı olduğunu iddia eder.

Bedensel Hazza Yatırım: Freud’un da belirttiği gibi, histerik özne bedeni üzerinden konuşur. Ancak bu konuşma her zaman bedensel bir haz arayışıyla sınırlı değildir. Tam tersine, yoğun cinsel deneyimler, tatminin asla sağlanamayacağı bir arzu döngüsü içinde tekrarlanır. Burada amaç, hakikatle yüzleşmekten kaçarken arzunun daima ertelenmesiyle kendini yeniden üretmesidir. Böylece hakikat, sonsuz bir “eksiklik” hissine dönüşür.

Histerik özne için kurban pozisyonu, cinsellikle karşılaşmanın zorunlu bir koşuludur. Özne, kendisini zulmeden bir Öteki’nin jouissance nesnesi olarak konumlandırarak arzusunu dolaylı bir şekilde inşa eder. Ancak bu inşa süreci, gerçek arzunun ortaya çıkmasını değil, onun sürekli ertelenmesini sağlar.


Obsesif Özne: Hakikatin Önünden Kaçış


Obsesif yapı ise histerik öznenin aksine, arzunun ve hakikatin tehlikesinden korunmak için kendisini zihinsel bir labirent içine hapseder. Obsesyonel nevrozda en belirgin savunma mekanizmalarından biri rasyonalizasyondur. Özne, kendisini bir “bilme” zırhı içine saklar ve her şeyi mantıklı kılmaya çalışarak duygusal yüzleşmelerden kaçınır.


Obsesif savunmanın en yaygın biçimleri şunlardır: Entelektüelizasyon ve Rasyonalizasyon: Özellikle terapi sürecinde obsesif özne, kendi hikayesini soyut ve akademik bir düzlemde anlatmaya meyillidir. Kendi semptomlarını kişisel değil, kültürel, tarihsel ya da sosyolojik bağlamda ele alarak onlardan uzaklaşır. Bu yüzden obsesif özne, kendi kaygılarından, arzularından bahsetmek yerine Freud, Lacan, Foucault ya da Marx’ın düşüncelerini uzun uzun tartışmayı tercih edebilir.

Eylemsizlik (İnhibisyon): Obsesif özne, karar vermekten ve harekete geçmekten kaçınır. Bir eyleme geçmek, arzuyu açığa çıkarmak ve dolayısıyla arzunun doğurduğu riskleri göze almak anlamına gelir. Obsesif özne için en büyük korku, yanlış bir karar vererek geri dönülmez bir yola girmek ya da kendi arzusunun sorumluluğunu almak zorunda kalmaktır.

Suçluluk ve Kendini Suçlama: Obsesif yapı, dış dünyaya histerik özne kadar saldırgan değildir. Bunun yerine, suçu kendisine yönlendirerek bir tür içsel cezalandırma mekanizması geliştirir. Ancak bu suçluluk hiçbir zaman çözülmez; aksine, obsesif özne suçluluk hissini sürekli besleyerek bir tür kendini sabote eden döngü içinde sıkışıp kalır.

Obsesif özne için hakikat, onu harekete zorlayan bir tehdittir. Histerik özne hakikatle karşılaştığında bunu dramatize ederken, obsesif özne hakikatin varlığını inkar etmeye çalışır. Bu yüzden obsesif özne, terapiyi bir “sorun çözme süreci” olarak görmek ister; semptomunu anlamak değil, “ortadan kaldırmak” ister. Ancak psikanalizin amacı semptomları yok etmek değil, onları öznenin hakikatiyle bağdaştırarak anlamlandırmasını sağlamaktır.


Semptomun Yankısı olan Depresyon ve Kırılma Anları


Psikanalitik süreçte en kritik eşiklerden biri, öznenin semptomundaki sorumluluğuyla karşılaşmasıdır. Bu karşılaşma, çoğu zaman depresyon ve onunla ilişkili affektler yoluyla kendini gösterir. Çünkü depresyon, yalnızca bir ruh hali bozukluğu değil, hakikatin özneye ulaşma biçimlerinden biridir.


Terapide obsesif özne, kendisini entelektüel analizlerden koruyan duvarları yıkmaya başladığında, histerik özne ise dramatizasyonlarının işlevsiz hale geldiğini fark ettiğinde, depresif bir kırılma yaşanır. Bu, tam da tersyüz edilmiş bir anın sonucudur: Özne, yıllarca şikayetçi olduğu semptomun aslında onun en büyük dayanağı olduğunu fark eder. İşte bu noktada, acting out ve passage à l’acte devreye girer. Acting out: Özne, terapide bastırdığı arzularını aniden dışarı vurur. Histerik özne, belki de seansı terk eder, obsesif özne terapistini suçlayarak rasyonel bir savunma geliştirir. Passage à l’acte: Özne, terapiden tamamen çekilir. Hakikatiyle yüzleşmeye tahammül edemediğinde, en radikal savunma mekanizması devreye girer: Kaybolmak.



Lacancı psikanalizin diğer yaklaşımlardan farkı tam da burada ortaya çıkar. Ego psikolojisi, semptomları ortadan kaldırmaya odaklanırken, Lacancı perspektif semptomun anlamını araştırır.


Sonuç olarak, ister histerik ister obsesif yapılanma olsun, öznenin hakikatle yüzleşmesi ancak semptomunun işlevini anlamasıyla mümkündür. Bu yüzleşme, öznenin yas sürecinden geçmesini ve hakikatin yalnızlaştırıcı ama özgürleştirici etkisiyle dünyaya yeniden açılmasını gerektirir.

 
 
 

Comments


Commenting on this post isn't available anymore. Contact the site owner for more info.

© 2025 by Klinik Psk. Yasemin Kurçenli Powered and secured by Wix

bottom of page